entarileri (1884)

  1. reklam alınır, sorun değildir. hayatı idame için gereklidir. sözlüğün bekası mühimdir efendiler. para kazansındır sözlük, masraflarını çıkarsındır. bunun elektriği var, suyu var, doğalgazı var, kreşi var.
    #306357 gizli ulak | 22/09/2014 10:15
     
  2. işaret parmağıyla alnıma dokunarak gözlerini kapattı. çocuk gibi ağlamaya başladım. içimdeki korku ve pişmanlığı tarif edemem. sansür yedik de geldik buralara. tarık a lanetler okuyordum ki gözlerini açtı aniden! gül - senin diyetin var! (yüzü korkmuş bir çocuk gibiydi) eli yanmış gibi telaşla çekti parmağını alnımdan. ben - (yutkunarak) ne!? ne diyeti? gül - benden uzak dur! (geri geri uzaklaşmaya başladı) sen ne zaman.. (aniden ellerinin arasına aldı başını ve iki büklüm oldu. acı çekiyor gibi attı kendini yere) elim ayağım çözüldü, geri adım atarak kapının eşiğine tutunmaya çalıştım sağ elimle. hissettiğim ahşap değildi. birisinin kıyafeti.. mustafa!? her şey çok ani gelişti: hemen sağımda, ayakta, gözlerini bana dikmiş ifadesiz bir suratla duruyordu. neden sonra gayri ihtiyari gül e çevirdim bakışlarımı. korku dolu gözlerle mustafa ya bakarken, koluyla onu işaret ederek "mekir" dedi. birden elimin boşa düştüğünü hissettim. tekrar sağıma dönecekken gözlerim karardı. ...
    #304112 gizli ulak | 19/09/2014 12:56
     
  3. mustafa aklını kaybetmiş gibi tekrar ediyordu sürekli: "kaç! kaç! kaç!" ağlamaya başladım bir yandan da aklıma gelen ilk sureye başladım ki!.. gül - (başka bir sesle) sen sanıyor musun ki ebced seni kurtarır!? ben - ne!? gül - (kendi sesiyle) sanıyor musun ki cifir derdine devadır!? ben - (çaresizdim) gül, sen misin!? gül - (başka bir sesle) sanıyor musun ki meyumsena hüddamdır!? ben - anlamıyorum.. (dizlerimin bağı çözülmek üzereydi, yıkıldım yıkılacam) gül.. söylediklerini anlamıyorum!
    #303656 gizli ulak | 18/09/2014 16:37
     
  4. gözlerimi kapattım. sanki açtığımda her şey yoluna girecekmiş gibi. sanki şu an suratıma soluyan leş kokulu nefesin sahibi gül değilmiş gibi. sanki, boynumda gezinen soğuk ve sivri şey canımı acıtmayacakmış gibi. gözlerimi tekrar açtığımda hala oradaydı! hatta kafamın içindeydi!
    #303655 gizli ulak | 18/09/2014 16:36
     
  5. ayakta duruyordu. ayakta.. yerden yukarıda!? havada duruyordu lan!!!! mustafanın cılız sesi ile irkildim bir an! "kaç!" gözlerim doldu korkudan. tekrar gül e baktığımda yüz yüzeydik. gözlerinin içi kavruluyordu. ben böyle bir şey görmedim ömrüm boyunca! yangın yeri oldu o an içim! azap çekiyordum resmen. donup kalmıştım!
    #303654 gizli ulak | 18/09/2014 16:35
     
  6. ilk karşılaştığım şey hemen sağımda yerde yatan mustafanın acı çeken yüzü idi. içeriye doğru attığım ikinci adımımla bastığımı fark ettiğim şey de ahmet in bacağı. ve diğerlerini gördüm yerde yatıyorlardı. masa ters dönmüş ayakları tavana bakar konumdaydı. masanın ortasında birsürü taş ile bir çember oluşturulmuştu. ortasında bir şeyler yakılmıştı. sönmüş küllerin dumanını takip ederken karşı duvara yüzü dönük halde duran gül ü fark ettim!
    #303653 gizli ulak | 18/09/2014 16:35
     
  7. nedense saymaya başladım içimden: "üüüç.." mustafanın sesi daha boğuk geliyordu şimdi. kardeşim! dayan! "ikiii.." bir teneke sesi.. irkildim.. çok yakındı ses.. "biiir.." nefesimi tutup teybi tarttım elimde.. "şimdi!" hemen solumda duran kapıdan dalıverdim içeri elimdeki teybi havaya kaldırarak. ...
    #303652 gizli ulak | 18/09/2014 16:34
     
  8. Bu taraftan evin kapısı daha yakındı. içeriden bakınca kapının sağında kalan kısa duvara dayadım sırtımı son bir gayretle. avuç içimi kuruladım bacağıma ve tekrar sarıldım teybin sapına. sansür erkek adamdım. daha cesur olmam gerekiyordu ama.. engel olamıyordum sansür ! içim titriyordu yeminle. içeride ne vardı? kim ya da!? dalsam ne ile karşılaşacaktım? mustafa tekrar bağırdı, bu sefer iniltiliydi sesi. kardeşim sayılırdı adam, sonuçta çocukluk arkadaşımdı. beraber büyüdük sansür ! sinirlenmeye başladım kendime. "hadi sansür ! adam içerde can pazarında sen burada karı gibi titriyorsun!"
    #303651 gizli ulak | 18/09/2014 16:33
     
  9. son bir soluklanıp sakinleştim elimden geldiğince. sonra cesaretimi toplayıp köşeden çıkarak küçük evin arkasına geçtim sessiz adımlarla. evin karanlıkta kalan tam arkasına sırtımı dayayıp derin bir nefes verdim. avuç içim terlemişti sansür . teybin sapını sıkmışım stresten. avuç içim ağrımış yeni fark ediyordum. içeriden bir bağırma sesi geldi tekrar. birşeyler düştü sanki. mustafanın sesi lan bu! diğerleri neredeydi acaba? sırtımda duvar soluma döndüm. dereye bakan ufak bir tümsek vardı. arkasından geçerek evin solunu ve girişini görecek bir yer buldum taşlık. arkasına çöktüm hemen. kafamı kaldırdım yavaşça. bulunduğum yer yüksekçe olduğundan evin önüne az da olsa yukarıdan bakıyordum şimdi. yerde biraz kan vardı aydınlık kısımda. ve sürüklenme izleri. ahmet.. tümsek solumda kalacak şekilde evin sol duvar dibine koşup çöktüm. sırtımı verdim tekrar duvara. çökerek kapıya dönen köşeye yaklaşmaya başladım.
    #303650 gizli ulak | 18/09/2014 16:32
     
  10. Aklımı kaçıracam. Kimdi o? Aklımda bin türlü soru. Bir o kadar da kıyamet senaryosu. Kafam allak bullak oldu. Paniklememeye çalışıyorum bir yandan da. 1-2 dakika gözlerimi kapattım. Düşünmem lazımdı. Ne yapacaktım ki sansür ! Gerçekçi olmak lazım diyorum içimden ama kafamdaki zemberek kurmuş kendini kitaba, büyüye, ele geçirilemeye ve diğer bin türlü zırvaya. Durduk yere aklıma geldi adı "o"nun. Mekir! Gecenin karanlığında sanki yankılandı düşündüğüm isim. Başladım sureleri dizdirmeye korkudan. sansür korkmasak hatırlamayız tek kelime. Ezberden ayetel kürsü okuyorum, göt korkusu işte. Kafamı toparlayıp düşünmeye çalıştım: Tamam! Hızlıca gözden geçirelim. iki seçenek var. bir - bu amına koduğumun çocukları şakanın sansür unu çıkardılar, bir yada bir kaçı anlaştı kalanımıza oyun çekiyorlar. tarık elebaşı! mümkün mü? aklımı sansür eyim. böyle şaka mı olur sansür ! iki - bu tövbe yarabbi tövbe cin bize dadandı. iflahımızı sansür mek için de bizi ele geçiriyor tek tek. veya ona benzer bir şeyler. mümkün mü? olmasa bile başka seçenek mi var sansür !? ne olabilir? Korucu! Korucu geldi, evin ırzına geçtiğimizi gördü. kafayı yeyip bizi sansür iyor... lan sansür tir git sansür ! neden yapsın? köylü!? ortada yoklar sansür ! kaç gecedir tek ışık yanmıyor o taraftan. birileri kafayı yemiş geldiler bizi sansür iyorlar?.. gül ne olacak!? gül de mi köylü. kafana sopayı o giydirdi mal! "eeeeeh! yeter lan!" dedim ama dememle kendi ağzımı kapatıverdim elimle. bağırmıştım bir an. tırsa tırsa küçük evin girişine baktım. gölge! geri çektim hemen kafamı. bekledim biraz. bir daha kaçamak bakıverdim. gölge! hareket ediyor ama içeride. dışarıya çıkmıyor. kim bilir ne yapıyor sansür !
    #303649 gizli ulak | 18/09/2014 16:32
     
  11. Kapının eşiğindeyim, adım atacam atamıyorum sansür ! Mantığım çık diyor, hayalgücüm sansür tir çekiyor. Son bir bakındım içeriye. Ele avuca gelecek bir şey yoktu. Teybi fark ettim yerde, eşyaların arasında. İnce uzun sansür indirik bir yumatu. "Hiç yoktan iyidir sansür " deyip sarıldım sapına. Kapının eşiğine döndüm. Son bir kez kafamı çıkardım armut gibi. Hala orada yatıyor biri. Evin kapısından çıkıp sağımı duvara vererek ilerledim iki adım. Yine acı çeken bir ses. Mustafa değildi bu! İki adım daha.. Büyük evin köşesine yaklaşınca küçük evin girişini görebildim. Kapısı açıktı. İçeride ışık vardı. Sarı. Gaz lambası olmalıydı. Dışarı süzülen ışık evin kapısının eşiğinde ufak bir alanı aydınlatıyordu. Aydınlığın bittiği yerde de birisi yatıyordu. Kıyafetlerini seçmeye çalıştım. Ahmet ti bu! Sesimi kısarak seslendim: "ahmet!" Kıpırdamadı bile. Başucu evin kapısına doğru dümdüz yatıyordu öylece. "ahmet!" dememle başucundaki aydınlığa bir gölgenin düştüğünü farkettim. Hemen bir adım attım geriye doğru. Durduğum yerden sadece ahmet i görebiliyordum artık. Kapı kör noktada kalmıştı. Aniden sallandı vücudu. İyice dikkat kesildim. Bir el uzanıp bana doğru bakan sol kolunu çekti başucuna doğru önce. Sonra sağ kolunu. Kolları yerden yavaşça havalandı önce. Biraz durdu öyle. Sonra birisinin kollarından tutup çektiğini anladım ahmet i. Görüşümden önce kafası, sonra gövdesi sonra da bacakları çıktı yavaşça. Evin içine çekildiğini anladım.
    #303648 gizli ulak | 18/09/2014 16:31
     
  12. "amk! kim o yatan!?" mustafanın olduğunu düşündüğüm ses geldi yine. acı içerisinde çığlıklar atıyordu. iyice tırsmıştım sansür ! herkes neredeydi!? yalnız kalmanın verdiği korku artarken içine bir de hikayenin serpişmesi eklenince.. "lan kendine gel sansür !" senaryo gibi akıyordu beynimde defterini sansür tiğimin imamı ve hikayesi. paniklemeye başlamıştım.
    #303647 gizli ulak | 18/09/2014 16:31
     
  13. korkunç bir baş ağrısı ile gözlerimi açtım. yüzüm ıslaktı. gözlerim odaklanmıyordu sansür ! her şeyi bulanık görüyordum. büyük evdeydim o kesin. sessizliği bir kurt uluması bozdu! korkuyla kalktım aniden, başım döndü o an. gözlerimi kırpıştırdım bir süre görüşüm arada netleştikçe etrafıma bakındım. darma incintı yer. eşyalarımızın hepsi yerlerde. içkiler dökülmüş, yiyecekler ortalığa saçılmıştı. kapı ardına kadar açıktı. kimseyi yok gibiydi evde. bakınırken aklıma mustafanın fırlattığı kitap geldi. o odaya baktım. kitap yerde duruyordu. dışarıdan birisi bağırdı, acı çekiyormuş gibi. ses ağlaktı ama mustafa olmalıydı. onun sesine benziyordu. "mustafaa!" ağır ağır kapıya seyirttim. evin önü boştu. sola, köy tarafına doğru eğilerek baktım kapıdan. kimse yok. gül! kafama vurmuştu sopayla, hatırladım. sinirlenince aniden başımın zonklaması arttı. derin nefes alıp vererek bekledim bir süre. başım dönüyordu biraz. kapıdan tam çıkmadan sola, küçük evin olduğu tarafa eğildim. yerde birisi yatıyordu sırt üstü. başka kimse yoktu. geri çektim kendimi, bir an korku sardı içimi.
    #303646 gizli ulak | 18/09/2014 16:30
     
  14. artık cinnet geçirecektim sansür ! ben kimseye vurmuyorum herkes birbirine ve bana vuruyor. kibarlığı bir kenara bırakıp ben de daldım ortaya. dalmaz olaydım. bir tekme geldi apış arama sanırım tarık tı. imanım gevredi o an. yarı yaşlı gözlerle kavga ederlerken gördüm ipneleri. ağızları yüzleri kan içindeydi hepsi. soluma dönerken nilayın yerde yattığını, yerden kalkarken bakışlarımı da yükselttiğimde az önceki sopayı iki eliyle kavrayıp havaya kaldırmış gül ü ve suratına yerleşmiş korkunç ifadeyi fark ettim. alnımın hemen üzerine savurdu sopayı.. .. karanlık ..
    #303645 gizli ulak | 18/09/2014 16:30
     
  15. hepimiz serhata serhat ta bize baktı önce. tarık - aç bakalım kirve. serhat ellerini çatırdatıp parmaklarını dalgalandırdı önce. sonra yavaşça kapağını araladı kitabın. eski, bol lekeli, pas sarısı sayfayı gördüğümüzde.. mustafa - dur! dur sansür ! serhat - ne oluyor lan!? mustafa - olm bana kızacaksınız ama bence vaz geçelim sansür ! tarık - lan sansür tir git sansür ! oy birliği ile açmaya karar verdik.. (serhatın elinden kapıverdi kitabı) ver sansür şunu! sarıldı kapağına açmaya yeltendiğinde mustafa elinden alıverdi. tarık - laan! mustafa - senin belanı sansür ! (kaşlarını kaldırarak) olm bakın son kez düşünün bir! açıkçası ben tırsıyorum sansür ! hakikaten gerçekse!? neyin kapısını aralamış olacağız kim bilir! ben - kirve gerilim yaratma sansür ! altı üstü bir sayfada bir res.. tarık ben cümlemi bitiremeden zıplamıştı mustafaya. debelenmeye başladılar. tarık kitabı almaya çalışıyor bir yandan da küfür ediyordu! nilay - sansür yapmayın yaa! çocuk gibisiniz! ayırmaya çalışırken tarık a vurmaya çalışan mustafa dan bir yumruk yedim sansür , oturdum götümün üstüne. gül ün ayağa kalkmaya çalıştığını gördüm. ağlıyordu. nilay ın alışkın olmadığı erkek tepişmesine çığlıklarıyla eşlik etmesi durumu ciddileştirmeye başladı bir anda. serhat davrandığında mustafa tarık ı üzerinden atmıştı ikinci bir yumrukla. serhat mustafa dan kitabı almaya çalışırken tarık kazara serhat a vurdu. serhat sersemledi bir an. ahmet mustafa ya doğru ayaklanınca mustafa tarık a bir tane daha geçirip kapıya yöneldi. kapıya yakın ahmet mustafanın sırtına atladı. sansür yıllardır dost olan adamlar şimdi birbirlerine girmişlerdi. serhat tarık a geçirdi bir tane. o sırada mustafa ahmeti üzerinden atıp kitabı diğer odaya fırlattı. sonra dönüp ahmete girişti. kan götü gövdeyi götürdü bir anda. nereden çıktığı belli olmayan bir sopa indi belime ben tekrar ayırmaya çalışırken bunları.
    #303644 gizli ulak | 18/09/2014 16:29
     
  16. gül - oha! kitap gerçek miymiş? mustafa - evet. ama daha içini görmedik. tarık - lan açalım bakalım en azından üçüncü sayfasına, ne olur sansür !? gül - o resim olayı dimi? ben de merak ediyorum lan! nilay - herkes hem fikir mi? en azından resmi görelim değil mi? ahmet - tamam lan! ama okumak yok aga! içinizden birisi tek kelimesini okumaya kalkarsa yemin ediyorum dalarım! mustafa - e tamam o zaman! toplaştık hemen bir araya. yerlere çöküldü.
    #303643 gizli ulak | 18/09/2014 16:29
     
  17. gül - en son eve girdik! (başını tutarak kaşlarını çattı) kapı üstümüze kapandı.. (düşündü bir süre) ondan sonrası boşluk! serhat - e iyii, iyiii, iyiymiş sansür , şahane. gül - dalga geçme lan sansür ! özür dilerim. serhat - bir de yaptığın şey için özür dile. gül - diledim ya? serhat - o "piç" içindi. gül - (sırıttı) yoo. o olay içindi. serhat - sansür senin. mustafa - (bir bardak viski uzatırken) al şunu iç. sigara da verin kıza! kitabı açıp açmamayı tartışıyorduk.
    #303642 gizli ulak | 18/09/2014 16:28
     
  18. alkole geçiş yaptık gül kendine gelirken. nihayet uyanmıştı sansür ! serhat kızgın kızgın bakıyordu kıza. mustafa - günaydın kız!? hepimizin katili olacaktın az kalsın. tarık - lan yuh be önce bir geçmiş olsun de, nasılsın de! gül - (yüzü acı içerisindeydi) ne oldu lan bana!? ahmet - ooooooooh! hatırlamıyor sansür ! şeker gibi! serhat - nasıl lan nasıl? boğazıma pıçaa dayadın kirve. kesecektin sansür ! gül - (sinirle gülümsedi) lan iki sansür tir git sansür ! kafa bulmayın benle. (nilay ın yüzünde bir onay aradı sanırım, bulamayınca ciddileşti) gerçekten mi lan!? ben - gerçekten. kesiyordun çocuğu. tarık - mundar edecektin. serhat - komik sansür ! mustafa - ne oldu kızım sana hatırlamıyor musun?
    #303641 gizli ulak | 18/09/2014 16:28
     
  19. ses yoktu sansür ! tam ben de bağıracakken kapıda belirdi sansür ! elinde kitap! "ohaaa!" dedi ahmet. "doğruymuş lan!" serhat yerde para bulmuş çocuk gibi koşar adım geldi yanımıza gülümseyerek. ben - lan gül ne olacak sansür !? nilay - (saçlarını okşuyordu gülün) büyük eve götürelim, hatta biz de geçelim artık oraya. ne sansür yiyeceksek orada yiyelim. mustafa - doğru söylüyorsun. haydi. hep beraber büyük eve geçtik. gül ü rahat edeceği bir şekilde yatırdık. çay, sigara içilirken serhat kucağında kitapla bağdaş kurmuş bizi bekliyordu. tarık - boşuna heveslenme serhat! serhat - ne!? ne hevesi? mustafa - yani diyor ki kitabı açacaksak beraber, okuyacaksak beraber, yakacaksak beraber diyor. tarık - yakmak mı? yakmak yok! olur mu lan yakmak!? mustafa - cayır cayır yakarım onu. belanızı sansür tirtmeyin. başımıza ne geldiyse sırf bunu bulana kadar geldi. okusak kim bilir neler olacak! ben - lan ciddi misiniz siz? gerçekten okumayı planlıyor musunuz? nilay - boşverin lan vallaha bak. tamam işte. kitap varmış... en fazla üçüncü sayfadaki resme bakarız mesela.. ben - evet. en azından onu bir görelim. mustafa - meraklı şerefsizler sizi. ben de merak ettim onu bak! ahmet - ben etmiyorum sansür ! bensiz bakın emi? biz adam değiliz ya! serhat - yok lan daha bakmıyoruz. fikir alışverişi.
    #303639 gizli ulak | 18/09/2014 16:27
     
  20. nüfus sayımı bittiğinde gül baygın herkes ayakta idi. serhat hem korkarak hem de üzüntüyle süzüyordu yerde yatan celladını. tarık - az önce ne oldu sansür !? mustafa - uyansın anlarız sansür ! serhat sen iyi misin? serhat - iyiyim kirve. sağol. ben - arkadaş az önce kurt uluması duyan var mı? ahmet - yok sansür ! ciddi misin lan!? ben - yemin edebilirim. gerçi ... bilmiyorum sansür ! nilay - ne oldu içeride? serhat - kankan boğazımı kesecekti az kalsın! nilay - (başını önüne eğdi) keşke gelmeseydi. tarık - he sansür ! keşke hiç biriniz gelmeseydiniz! mustafa - bizi sen davet ettin göt! tarık - bileydim etmezdim sansür ! ahmet - lan başlarım ergen atışmanıza sansür !. kitabı ne yaptınız? tarık - (eliyle içeriyi gösterdi) nah orada! ahmet - onca şey yaşadık ve daha kitabı açamadık bile öyle mi? mustafa - acaba bu bir mesaj mı sansür !? acaba sansür tir olup gitsek mi artık? ben - o kitabın da, imamının da, defterinin de... serhat - lan yeter be yeter! ölümden döndüm sansür ! ben görmek istiyorum hacı! mustafa - ha bu yetmedi mümkünse dört beş posta daha alayım diyorsun yani! serhat - (eve doğru yürürken) neyse ne sansür ! ben o kitabı görecem! ben - şimdi içeri girermiş.. geri gelmezmiş.. biz de seslenirmişiz önce.. cevap gelmeyince hep beraber.. mustafa - (sözümü keserek) "götüne koyayım serhat ın hadi eve" deyip gidermişiz buralardan. ben - yok lan ben korku filmi klişesi yapacaktım ama. tarık - deneyelim hacı! (bağırarak) serhaaat! ...
    #303638 gizli ulak | 18/09/2014 16:27
     
  21. kurt uluması mı bu!? az önce bunu mu duydum? kafayı mı yiyordum sansür !? "gül! gül kendine gel!" diyordu mustafa. kapının gacırtısı artmıştı. bir yerlerden bir esinti geliyordu ince ve serin. dizlerimin titrediğini hissettim. "koyverme kendini sansür !" dedim içimden. sonra içime sövdüm "gel de sen verme" diye. hala gül ün gözlerine bakıyordum. son baktığım yer orasıydı. korkutucu olsa da mecbur hissediyordum. şu an tek gerçeklik oydu çünkü. geri kalan her şey de karanlık. kapı aralandı sanki! solumda ince ve belli belirsiz bir ışık hüzmesi. Nihayet! Bir karış bir açıklık oluştu. İçeriye hava girdi serin serin. ve ay! kurban olduğum ay ışığı. gıdım da olsa karanlık bitmişti artık. bir yandan bildiğim sureleri peş peşe sıraladığımı farkettim. ahmet açtığı aralığa ağzını dayamış isimlerimizi sayıyordu. mustafa dediğinde cevap geldi. "geldim kirve, gül bayıldı. bir şeyler oldu acil dışarı çıkarmamız lazım kızı." kapı aralığına iki koluyla asıldığında ancak fark ettim mustafayı solumda. hemen yanına yetişip ben de asıldım kapıya. bir karış aralık bir metre oldu sonunda. dışarı attık kendimizi.
    #303636 gizli ulak | 18/09/2014 16:26
     
  22. Ne kadar içeride kalmıştık hatırlayamıyordum! Ayakta olduğumdan emindim. Her yer zifiri karanlıktı. Serhatın ağlama seslerini bastırıyordu ahmet in çilekeş ve küfürlü gayretleri. Kapı inim inim inliyor ama açılmıyordu sansür ! Sesleri duyuyordum en azından, bu iyiydi. Mustafa nın "el feneri" diye bağırdığını duydum. Sesleri boğuk, sanki bir bardağı ağızlarına dayamışlarda içine konuşuyorlarmış gibi geliyordu. En azından sesleri çıkıyordu. Durduğum yerden şimdi göremediğim şeylerin yerlerini hatırlamaya çalışıyordum bir yandan. En akılda kalıcı olan gül ün gözleriydi. Zaten hala o tarafa bakıyordum. Korkarak, çekinerek ama gözlerimi kırpamıyordum bile. Ağlayasım geldi sansür ! Panik ele geçiriyordu yavaş yavaş beni. Nilayın sesi çok uzaklardan geliyordu. "el feneri" dedi bir daha mustafa. "ahmet alıp çıkmış.. sansür ": tarık tı bu. serhat hala ağlıyordu.
    #303635 gizli ulak | 18/09/2014 16:25
     
  23. serhat - çocuklaar! mustafa - (arkasını dönerken) ne var amına koduğ.. tarıkla birbirimize baktık. arkamızı döndüğümüzde serhat'ı, boğazındaki paslı bıçağı ve o bıçağı tutan gül ü gördük. tarık - haydiiii. buyur buradan yak! gül şakanın sırası mı amına koyim!? ... mustafa - pek şakaya benzemiyor kirve. serhat - (boğazını sıkıyorlarmış gibi konuşuyordu) gül! götünün sansür unu yiyeyim bırak beni. şakaysa kralını yaptın sansür ! yemin ederim ne istersen yaparım kirv.. bıçağı daha fazla bastırmıştı gül. suratı donuk ve ifadesizdi. bir eliyle bıçağı serhatın boğazında, diğer eliyle başını saçlarından tutuyordu. tarık - gül. kendinde misin? (çabucak mustafaya ve bana baktı) Kız kafan bozulduysa hallederiz. kitabı da bırakır gideriz buradan. Tamam mı? Hadi bırak çocuğu. gül de tık yoktu sansür !. ani bir gümlemeyle yerimizde zıpladık! kapıya vuruyorlardı. ahmet - lan! kapıyı neden kilitlediniz olm!? aloo! ben - (gözlerimi gülden ayırmadan) ahmet iki dur sansür ! nilay - açsanıza lan kapıyı!? ne çeviriyorsunuz içeride! mustafa - lan bi susun sansür ! durum karışık! kapıyı açmaya çalışın siz! ahmet ve nilay birşeyler konuştular aralarında anlaşılmıyordu. az sonra tahta kapıdan gıcırtılar gelmeye başladı. anlaşılan boruyla açmaya çalışıyorlardı kapıyı yeniden. serhat ağlamaya başlamıştı. bir yandan da gül e yalvarıyordu. gül en ufak bir tepki vermiyordu. tarık - (gözlerini gül den ayırmadan) kirve ne sansür yiyecez şimdi!? mustafa - bana mı soruyorsun yoksa saber a mı? tarık - (sinirlenerek) ne fark eder sansür !? mustafa - eğer bana soruyorsan cevabım: "ben nereden bileyim sansür , kitap kitap diye kurdeşen döken sendin sansür ik" olacak. yok saber'a sorduysan o da: ben - (gelişine vurdum pasın sinirle) senin kitabını sansür eyim tarık. mustafa - ..diyecektir. serhat - sizin orta oyununuzu sansür eyim kirve! yardım etsenize amınaaaaah! serhatın boğazından, incecik koyu renk bir çizgi kayarken tişörtünün yakasına doğru, gül ün gözlerinin kayışını ve kendisini yere bırakışını izledik. serhat kendisini telaş ve korku içerisinde kapıya doğru atarken elindeki tomarı kenara fırlatmıştı. mustafa yakalamak istercesine gül e doğru atılmış ama yetişememişti. gül ün kafası zemine tok bir sesle çarptığında bıçağın bana doğru yarı kayarak yarı yuvarlanarak yaklaşıp ayaklarıma çarpışını izledim. tarık kapıyı yumrukluyor acele etmelerini söylüyordu bağırarak. gaz lambasının ateşi azalmaya başlamıştı o an. küçülen ışıma, evin yıkık dökük duvarlarında gölge oyunlarına başlamıştı. masanın bacakları uzun ağaçlara, tarık ve mustafa kavga eden iki deve, yerde duran sandalye bir kafese can verdi gölgeleriyle. ışıma iyice azaldığında, bir an; kapalı gözlerinin iki küçük volkana dönüşmüş şekilde açıldığına yemin edebilirdim gül ün! korkumla baş başa kaldığım son andı gaz lambasının tamamen sönmesi.
    #303634 gizli ulak | 18/09/2014 16:25
     
  24. mustafa avuç içlerine tükürüp götünün çatalını göstere göstere asıldı değirmen taşına. ıkına sıkına kaldırıp yan yatırdı taşı. köşede karanlıkta kalmıştık. serhat kenarda duran gaz lambasını alıp yanımıza getirdi. mustafa - sansür ın amına koyayım! tarık - sansür , ohhaaaa! itişip kakışıp taşın altından çıkan kumaş tomarına bakmaya çalışıyorduk. serhat - alayım mı lan!? mustafa - lan bunun içinde o kitap varsa.. ben - olm bırakın gidelim bak. zaten midem sansür ildi. gül - gidalim abi, saber haklı. ahmet - hadi bana eyvallah! nilay - dur ahmet! ben de geliyorum. (dışarı çıktılar) ben - kirve bence gidelim bunu burada bırakıp. tarık - lan içinde kitap var mı bilmiyoruz sansür ! daha açmadık çapıtı! mustafa - lan tarık sansür belanı çocuk! millet huzursuz sansür ! gel bırakalım gidelim buradan. tarık - yok aga! ben buraya kadar geldim, bunu görmeden gitmem! serhat - (yere çöküp aldı kumaş tomarını) of of of, ıslak lan bunun altı! tarık - topraktandır. (amk çocuğu, yüzük görmüş gollum gibiydi sıfatı pezevengin) mustafa ve gül soldan tarık, serhat ve ben sağdan kapıya yöneldik. serhat kitabı iki eliyle yeni gelinin kahve taşıdığı gibi taşıyordu. masayı geçtiğimiz anda kapı gürültüyle çarparak kapandı! ben - lan!! (kapıya koştum) lan ahmet!? (ses yoktu. tarık, serhat ve mustafa yanıma geldiler) mustafa - açılmıyor mu kirve? ben - (çekiyorum çekiyorum gelmiyor kapı sansür ) yok sansür ! sıkışmış! ahmeeeeeeeet! nilaaaaaaaaay!!! serhat - çocuklar! tarık - ya aksiyon yapmayın sansür ! ahmet sansür i kafa buluyordur. ahmeeeeeeeet!! (kapı halkasına o da geçirdi bir elini, aynı anda çekmeye başladık) ahmeeeeeeeet! dışarıdan çıt ses gelmiyordu sansür !
    #303633 gizli ulak | 18/09/2014 16:23
     
  25. birbirimize bakındık. sonra da tarık a. mustafa - taşı kaldıramamıştı daha. ağır gelmişti herhalde, basınç tahliye ediyordu durmadan. gülüşmeler. tarık - sansür belanızı. sansür taşı taş değil dağ! kaldırın da göreyim! ahmet - lan olm! imam gücüyle kaldıracan, yoksa kalkmaz! gül - sen de mi başladın serhat gibi kelime şakalarına. çok komik sansür ! ben - sırıttım, saklayamam. tarık - imam denen adam mustafadan hallice değilse kaldıramazsınız bu taşı. ben - o kadar diyorsun yani! tarık - aynen. serhat - gül!? hepimiz gülüştük. gül - (gülerek) sansür tirin lan! mustafa - ben bir deneyeyim ama kaldıramazsam gülmek yok! ben - güleni sansür . serhat - imam gücüyle! gül - (ensesine yapıştırdı bir tokat daha) kopya çekme evladım! mustafa tarık tan çekilmesini istedi. sandalyeyi ve masayı kenara itekledik. başına üşüştük mustafanın. önce değirmen taşına baktı, sonra bize. hepimiz sırıtıyorduk. mustafa - ben bunu kaldıramazsam tek laf duymak istemiyorum, tamam mı? sırıtarak kafamızı salladık. mustafa - tipinizi sansür eyim sansür . kurmuşsunuz bile kendinizi. gülüşemeler.
    #303632 gizli ulak | 18/09/2014 16:22