sene 1994 sabaköy olayı

  1. 83
    serhat - çocuklaar! mustafa - (arkasını dönerken) ne var amına koduğ.. tarıkla birbirimize baktık. arkamızı döndüğümüzde serhat'ı, boğazındaki paslı bıçağı ve o bıçağı tutan gül ü gördük. tarık - haydiiii. buyur buradan yak! gül şakanın sırası mı amına koyim!? ... mustafa - pek şakaya benzemiyor kirve. serhat - (boğazını sıkıyorlarmış gibi konuşuyordu) gül! götünün sansür unu yiyeyim bırak beni. şakaysa kralını yaptın sansür ! yemin ederim ne istersen yaparım kirv.. bıçağı daha fazla bastırmıştı gül. suratı donuk ve ifadesizdi. bir eliyle bıçağı serhatın boğazında, diğer eliyle başını saçlarından tutuyordu. tarık - gül. kendinde misin? (çabucak mustafaya ve bana baktı) Kız kafan bozulduysa hallederiz. kitabı da bırakır gideriz buradan. Tamam mı? Hadi bırak çocuğu. gül de tık yoktu sansür !. ani bir gümlemeyle yerimizde zıpladık! kapıya vuruyorlardı. ahmet - lan! kapıyı neden kilitlediniz olm!? aloo! ben - (gözlerimi gülden ayırmadan) ahmet iki dur sansür ! nilay - açsanıza lan kapıyı!? ne çeviriyorsunuz içeride! mustafa - lan bi susun sansür ! durum karışık! kapıyı açmaya çalışın siz! ahmet ve nilay birşeyler konuştular aralarında anlaşılmıyordu. az sonra tahta kapıdan gıcırtılar gelmeye başladı. anlaşılan boruyla açmaya çalışıyorlardı kapıyı yeniden. serhat ağlamaya başlamıştı. bir yandan da gül e yalvarıyordu. gül en ufak bir tepki vermiyordu. tarık - (gözlerini gül den ayırmadan) kirve ne sansür yiyecez şimdi!? mustafa - bana mı soruyorsun yoksa saber a mı? tarık - (sinirlenerek) ne fark eder sansür !? mustafa - eğer bana soruyorsan cevabım: "ben nereden bileyim sansür , kitap kitap diye kurdeşen döken sendin sansür ik" olacak. yok saber'a sorduysan o da: ben - (gelişine vurdum pasın sinirle) senin kitabını sansür eyim tarık. mustafa - ..diyecektir. serhat - sizin orta oyununuzu sansür eyim kirve! yardım etsenize amınaaaaah! serhatın boğazından, incecik koyu renk bir çizgi kayarken tişörtünün yakasına doğru, gül ün gözlerinin kayışını ve kendisini yere bırakışını izledik. serhat kendisini telaş ve korku içerisinde kapıya doğru atarken elindeki tomarı kenara fırlatmıştı. mustafa yakalamak istercesine gül e doğru atılmış ama yetişememişti. gül ün kafası zemine tok bir sesle çarptığında bıçağın bana doğru yarı kayarak yarı yuvarlanarak yaklaşıp ayaklarıma çarpışını izledim. tarık kapıyı yumrukluyor acele etmelerini söylüyordu bağırarak. gaz lambasının ateşi azalmaya başlamıştı o an. küçülen ışıma, evin yıkık dökük duvarlarında gölge oyunlarına başlamıştı. masanın bacakları uzun ağaçlara, tarık ve mustafa kavga eden iki deve, yerde duran sandalye bir kafese can verdi gölgeleriyle. ışıma iyice azaldığında, bir an; kapalı gözlerinin iki küçük volkana dönüşmüş şekilde açıldığına yemin edebilirdim gül ün! korkumla baş başa kaldığım son andı gaz lambasının tamamen sönmesi.
    #303634 gizli ulak | 18/09/2014 16:25
     
  2. tümünü gör