sene 1985

  1. 1
    sansür lu dere bilir misiniz ? bizim mahallede vardı. mahallenin en altında... bazen köpüklü sular gelirdi... avuç içi büyüklüğünde renkli büyük baloncuklar olurdu. nazlı nazlı süzülürlerdi marmaraya doğru. hani kokudan rahatsız olmasak saatlerce izlerdik o baloncukların amansız mücadelesini. bi deli murat vardı. aynı sınıftaydık ama benden iriydi... sansür ydi... kafası fazla çalıştığından mıdır, yoksa lakabının hakkını verme çabasından mıdır nedir bilmem, hep bir macera peşindeydi deli murat. aklı e-5 in üst tarafındaki tozlu mahallelerdeydi, oralarda çok hurda varmış güya. inşaatlardan çivi mi toplamadık, gazoz kapaklarının tanesinin 5 lira olduğuna mı inanmadık... neler neler... pezevengi bıraksan uçacak sansür .
    #416293 kubar | 16/02/2015 22:39
     
  2. 2
    Bu deli murat sansür lu derenin üzerindeki köprüden gelip geçmekle yetinemezdi tabi. Adam sanki iki dünya harbini yarasız atlatmış, it. Hep bir tehlike var hayatında. Bir de ukala ibne. ?karı mısın olum sen, korkuyon mu lan, kız ilkeerrr, kancık ilkeerrr,? sayıyor puşt. E evde anne baba var. iyi çocuk olmak var. kötü çocuk olmak var. ikisi arasında seçim yapmak ne zor be murat. Rahat dur sansür uu? Ama yoookk? durur mu? Bu tutturdu ?derenin kenarından yürüyecez, deniz kenarına kadar gidecez. Belki bakır buluruz? İki bahçe atladık ard arda. Ama bazı bahçelerin duvarları tel örgülü. Kenardan geçecez. Lan olum derenin bu kısmında yürünecek yer yok. olmaaazz? o zaman karşı tarafa geçecez. Bostanın kenarından kenarından gidecez. Muraaat, bostancının kaplan kadar köpeği var. yere çömelince ısırmaz olum kangallar. sansür ın amı ısırmaz. Yarı derenin içinden yarı bostanın korkuluklarından uçtuk. Köpek köpek değil ki? inek gibi bişey?
    #416311 kubar | 16/02/2015 22:48
     
  3. 3
    özet geç sansür xd
    #416312 yonetici adayi | 16/02/2015 22:49
     
  4. 4
    köpeği atlattık... deli murat sanki komando, söğüt ağacının üç beş dalını tutuyo pezevenk, houuuuu diye bağırıp yarım daire çiziyo derenin üzerinde. sonra geri geliyo aynı şekilde. üzerinden aştığı bir engel falan da yok hani. maksat komandoculuk oynamak. bir ara iyi kaptırdı bu deli kendini. fazla ivme kazanıp ağacın gövdesine vurdu belini. zaten dallara asılınca açılıyodu beli falan, ağacın gövdesi bunun belinin arkasına bir dörtlük şiir yazıverdi. ama böyle istiklal marşı gibi, uzun uzun mısralar. sansür ı sansür iiim, sansür ı sansür iiim diye böğürdü sığır. oh oldu sansür timin delisine. devam ettik yolumuza. dere tarafına bakan balkonlarda çamaşır astı bir iki teyze. tip tip baktılar bize ağızlarında mandallarla. bir iki bahçe daha aştık. derenin geitrdiği sansür lardan mıdır bilmem daha bir gürdü oradaki ağaçlar. dallarında ışık zar zor sızıyordu. hani dere de temiz olsa, cennet olacakmış ya... şans işte... burası istanbul sonuçta.
    #416325 kubar | 16/02/2015 23:08
     
  5. 5
    bir tane patlak plastik top gördük... takıldığı dalı aşmaya çalışıyor garibim... dönüp dönüp aynı yere geri geliyor... halbuki denize varsa, adalara gitse, temiz sularda gezip dursa... üzüldüm plastik topa ben... bir tane çamaşır sepeti gördük... derenin sığ tarafındaki çakıllarda öylece duruyordu pembe pembe... tabanı kırık... halbuki yine çamaşır taşısa, tertemiz... ütü masasının yanıbaşında dursa...sıcak kumaş koksa ortalık... üzüldüm sepete ben... bir tane direksiyon simidi gördük... murat en çok da buna deli oldu... tornetime takacam dedi... tornet dediği de, ortadan tornet falan yok... bir tane rulman bulmuş nerden bulduysa... iki tane daha lazım diyorum... dayım getirecek diyo mal... halbuki deli murat'ın olmayan tornetinde değil bir sansür nın güneşten kavrulmuş konsolunda olsa o direksiyon, kavun taşısa, veya şarhoş taşısa, gezse tüm anadolu yakasında, böyle virajı döndükten sonra gevşek bıraksa şoför onu, fırrr diye dönüverse, toplayıverse sansür yı... üzüldüm direksiyona ben... ( deli murat bir iki kez dürttü direksiyonu uzun bir sopayla, baktı ki sansür lu, dönerken alırız dedi. vay amınakodumun delisi yaa ) bir tane ceket gördük derenin kıyısında... bir kolu dışarıda bir kolu suyun içinde salınıyordu... korkutuyordu bizi... "anaammm... ceset mi lan ooouu... ölü ölmüüüşş" dedi murat... elindeki sopayla cebini falan açmaya çalıştı... dönüp gitti sonra... halbuki bir adamın üzerinde olsa o ceket... ceplerinde şeker falan olsa... saçları yanlardan kurdelalı sarışın güzel kızına götürse o şekerleri... kızın elbisesi beyaz olsa... sarılsa bu ceketin içindeki adama... pembe yanakları değse bu ceketin yakalarına... üzüldüm bu cekete ben... eski ve terkedilmiş bir ev gördük derenin kenarında... yollar çok değişirdi o zamanlar istanbul'da... bazen abandone olur bazı evler... geride kalır... murat "hurda vardır burda haaa" dedi tabi... tam da kendisinden beklenecek bir parıltıyla... yerden aldığı küçük yassı bir taşı fırlattı terkedilmiş evin üst katına doğru... delinin maksadı camı kırmak ... ama nerde o kabiliyet... beton kısmına denk geldi... bir iki kez daha denedi... sonra az önce yaralanan beline baktı, unuttu evi... halbuki eski günlerindeki gibi olsa o ev... efil efil uçuşan etekli kadınlar buzlu sürahiler taşısa bahçedeki kamelyeye... karpuz kesse amcanın biri mutfakta... askere gidecek abi hamakta uyuya kalsa, sallana sallana... sivrisineğin ısırdığı yeri öpse bebeğin annesi... duvarlarda çiçekli kağıt kaplamalar, dümeni kopmuş musluklar olsa bahçede, yuvarlak buzdolabı ve siyah lamba düğmeleri olsa evin... üzüldüm bu eve ben... dere süprizlerle doluydu... benim içimde bu delinin peşine takılmanın pişmanlığı... annem kesin hamur kızartmıştır şimdi... semsert divanda ayaklarıma ve dizlerimdeki yaralara bakarak yesem şimdi kıtır hamurlarımı... ( hemü de midem yanacak, kilo aldı başını gitti kaygısı gütmeden )
    #416400 kubar | 16/02/2015 23:49
     
  6. 6
    eee hadisene müdür okuyoruz yahu. hızlı yaz şunu
    #416410 yonetici adayi | 17/02/2015 00:12
     
  7. 7
    reserved ulan özlemişim...
    #416767 anexeiss | 17/02/2015 09:59
     
  8. 8
    rez
    #416768 yazdeditanrı | 17/02/2015 09:59
     
  9. 9
    derenin içine gire çıka, saçma arka bahçe duvarlarının kenarına tutuna tutuna, kedileri ve kargaları korkuta korkuta ilerledik. minibüs caddesi köprüsünün üstünden aşmamız gerekti. kaportacıların önünden geçip tekrar dere yatağına indik. sol tarafta yine apartmanlar vardı. ama sağ tarafta kocaman yeşil bir branda gerilmiş telörgüler gördük. burayı biliyorduk. burası tenis kortruydu. çittok, çittaak diye raket sesleri geliyordu. ama tenis oynayanları göremiyorduk. deli murat derenin içindeki sansür lastiklerinin üzerinde atlaya atlaya geçti yeşil brandanın yanına. brandayı ek yerinden aralayıp içeri baktı." anaaa... ne güzel laaann" dedi. peşinden ben tabi. içeride bizden biraz daha büyük bir kız ve yaşlı bir adam teniz oynuyordu. kızın kısacık eteği ve upuzun bacakları vardı. oradan oraya koşuşturduğunda donu görünüyordu.
    #418996 kubar | 19/02/2015 13:42
     
  10. 10
    kızın babası mıdır amcası mıdır bilemem ama bir ara " gizemcim, bak çok geriden alıyorsun servisi... az öne doğru sprint alman gerek" dedi. deli murat " sprint ney lan ?" diye sordu bana dönüp. "ben ne bileyim sprint ne demek, sprite diye bişey biliyom, ama o gazoz" dedim. kız o kadar güzeldi ki... simsiyah ve düz saçları vardı. okuldaki tüm kızların bacaklarından daha güzeldi bacakları. hatta ve hatta memeleri bile çıkmıştı. ben de raket istiyordum o an... tabi karşımda oynayan buna benzer bir kız da. o kadar uzaktı ki derenin bu kısmı ile yukarı kısmı birbirinden. bu kızla aramızda, onlarca işe yaramaz oyuncak, bir sürü eski elbise, hurda direksiyonlar ve belki birkaç kırık sepet vardı. ben ise sadece buna üzülüyordum. kız bir ara bizim kendisini seyrettiğimizi farketti, "gene geldileeerr" diye seslendi öbür tarafa. karşılıklı tavla oynayan iki adamdan biri kalktı yerinden. "hayyyttt... kaybolun lan ordan... huoooeeeyyy" diye bağırdı. ben hemen kaydım aşağı doğru. ama deli murat bu... sansür lemedi bile...
    #419031 kubar | 19/02/2015 14:17
     
  11. 11
    garip bir çocuktu zaten deli murat hepimizden daha gürbüz bir çocuktu. giriş katta bulunan evlerinin, hop diye atlasan atlanacak balkonunda, yaşlı gözlerle öylece durduğuna şahit olmuştum bir çok kez. babasından mı dayak yemişti, annesi mi cezalandırmıştı bilemiyorum. ama hiçbir darbeden sakınmayan, hiç bir tehditten korkmayan murat arada kedi yavrusu gibi viyaklıyordu balkonlarda. herkesin bir platoniği vardı o yıllarda, ama bu murat sanki 5 defa evlenip boşanmış bir adam edasıyla kızlarla ilgilenmiyor hepimizin masum platoniği ile dalga geçiyordu. inanılmaz bir hayal gücü vardı bu deli ipnenin. öyle ki bize attığı yalanlara kendi bile inanıyordu çoğu zaman. biz 2 sene boyunca bunun dayısının avusturalya'dan getireceği kanguru yavrusunu bekledik. beklemekle kalmayıp arkadaki arsada kafes inşa ettik. gerçi ben " buraya kanguru sığmaz... öküz kadar bişey lan o... " diye ayıktırdım bizim tayfayı. ama murat gelmeyeceğini zaten çok iyi bildiği kangurunun köşkünü inşaadan geri durmadı. şimdi ben, hayal gücünün ucu boşluğa bağlı bir çocuğun peşinden denize bağlanacağı zaten bilinen bir sansür lu derede amaçsızca yürüyordum. biri deli, öteki salak... noolcak.
    #419126 kubar | 19/02/2015 16:21
     
  12. 12
    eee bu kadar mı? hadi reyiz hızlı yazzz!!!
    #419132 yonetici adayi | 19/02/2015 16:25
     
  13. 13
    derenin sonlarına doğru denizin aydınlığı vurmaya başladı gözümüze. zaten sıcak bir yaz günüydü. geçilmesi gereken bir köprü altı daha vardı. o köprünün üstünden da tren geçiyordu. murat olmamış üzümlerden yiyor ve suratını buruşturuyordu. ve her zaman olduğu gibi ikram etmiyordu. halbuki benim karnım ne kadar da acıkmıştı. bizim evde balık olurdu herdaim. hamsi rutinimiz, palamut favorimiz, istavrit arada yediğimizdi. mezgiti sevmezdim ben ( halen sevmem ) ama ona bile razıydım o an. yaz helvası büyük lükstü. böyle cevizli kakaolu falan. "dönelim olum" dedim deli murat'a "az kaldı . bak deniz göründü" dedi
    #419160 kubar | 19/02/2015 16:46
     
  14. 14
    devam et kanka
    #419174 istasyon insanı | 19/02/2015 17:15